Siyanür, pek çok metal ile kolayca birleşme özelliğine sahiptir. Bu özellik, altının cevherden ayrıştırılmasını kolaylaştırır. Ancak altın madenciliğinde kullanılan siyanür çözeltileri doğaya bırakıldığında ciddi çevre kirliliğine ve canlı kayıplarına yol açar.
Atık Havuzlarının Tehlikesi
Altın çıkarma sırasında ortaya çıkan siyanürlü atık çözeltiler yüzlerce hektarı kaplayan büyük havuzlarda depolanır. Bu havuzlar özellikle kurak bölgelerde kuşlar için çekici bir alan haline gelir. Su içmek ya da dinlenmek amacıyla gelen birçok kuşun siyanür nedeniyle öldüğü, bilimsel literatürde defalarca rapor edilmiştir.
Kuşlar siyanüre maruz kaldığında dakikalar içinde zehirlenme belirtileri gösterir:
- Kesik kesik nefes alma
- Göz kırpma ve salya akıntısı
- Uyuşukluk ve kısa sürede ölüm
Yalnızca kuşlar değil, çakal, porsuk, kunduz, geyik, tavşan, tilki, sincap gibi birçok kara hayvanı da siyanürlü altın madenlerinden olumsuz etkilenir.
Ağır Metallerin Uzun Vadeli Zararları
Siyanürün yanında arsenik, cıva, kurşun ve kadmiyum gibi ağır metaller de toprağa ve suya karışır. Bu metallerin etkisi kısa vadede fark edilmese bile uzun vadede hem insan sağlığına hem de tarım ve hayvancılığa büyük zarar verir.
Siyanürlü altın madenciliği yapılan bölgelerdeki ekolojik tahribat, sağlanan ekonomik katkının çok ötesindedir. Güney Afrika gibi altın üretiminde lider ülkeler bile siyanürlü madencilikten beklenen faydayı sağlayamamıştır.
Türkiye’de geçmişte yaşanan siyanür sızıntıları, bu yöntemin risklerini ortaya koymaktadır. Toprakta ve suda kalıcı kirliliğe neden olan siyanür, hem insan sağlığını hem de doğal yaşamı tehdit etmektedir.
Özetle: Altın madenciliğinde kullanılan siyanür, tarım ve hayvancılığa elverişli bölgelerde geri dönüşü olmayan zararlara yol açmaktadır. İnsanların gelecekte en çok ihtiyaç duyacağı şey altın değil, gıdadır. Bu nedenle siyanürlü madencilik yerine sürdürülebilir tarım ve hayvancılığa öncelik verilmelidir.