Bunca lügat parçalıyoruz. İyiden, kötüden örnekler veriyoruz. Tek amacımız, toplumun dikkatini çevreye, iklime, doğaya temizliğe yeşile çekmek.
Buna yönelik bir dolu da deyim var. Kimi yabancı dillerde, kimi kendi dilimizde.
Sitenin okunmasına da yardım etmesi açısından bazılarını aşağıda sunuyoruz.
ESG, bir işletmenin toplum ve çevre üzerindeki etkisini, ne kadar şeffaf ve hesap verebilir olduğunu ölçen standartlar bütünüdür. İngilizce Environmental, Social, Governance kelimelerinin baş harflerinden oluşur. Yatırımcıların ve paydaşların, yalnızca şirketlerin kazançlarına değil, dünyaya ve insana ne kattığına bakmasını sağlayan bir pusuladır.
E (Çevresel): Karbon emisyonları, enerji ve su kullanımı, atık yönetimi, biyoçeşitlilik üzerindeki etkiler.i
S (Sosyal): Çalışan hakları, işçi sağlığı, çeşitlilik ve kapsayıcılık, tedarik zincirinde insan hakları.
G (Yönetişim): Şirket yönetiminde şeffaflık, etik iş uygulamaları, yolsuzlukla mücadele, yönetim kurulu yapısı.
PwC Luxembourg’un raporuna göre, Avrupa’daki ESG fonlarının toplam büyüklüğü 2028’e kadar 11 trilyon euroyu aşacak ve UCITS fonlarının yüzde 80’ini oluşturacak. Raporda ayrıca, 2024 ile 2028 arasında yüzde 10,2’lik bileşik yıllık büyüme oranı (CAGR) ile Avrupa genelinde sürdürülebilir yatırımlara olan ilginin güçlü biçimde devam ettiği vurgulanıyor. Avrupa Birliği de bu büyümeyi desteklemek ve “yeşil yıkama”yı önlemek için ESG derecelendirmelerinde şeffaflık zorunluluğu getirdi.
ESG yaklaşımı şirketleri daha sorumlu hale getiriyor, yatırımcıya uzun vadeli güven sunuyor. Kriz dönemlerinde ESG portföylerinin daha dirençli olduğu akademik çalışmalarla gösteriliyor. Bu da kavramın yalnızca bir etik anlayış değil, aynı zamanda sağlam bir risk yönetimi olduğunu kanıtlıyor.
ESG, geleceğin iş yapma biçiminin anahtarı. Çünkü artık başarı, yalnızca kârla değil; gezegen için yarattığın değerle, toplum için açtığın alanla ve yönetimdeki şeffaflığınla ölçülüyor.