Birleşmiş Milletler (BM) 1993 yılında, dünya ülkelerinde giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek amacıyla, 22 Mart’ı Dünya Su Günü olarak kabul etti. İçilebilir durumda olan su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması ile ilgili somut adımların atılmasını hedefleyen BM’ye üye ülkeler, bugünü her yıl farklı temalarla tüm dünyada kutluyor. Son 20 yılda yaşanan iklim krizinin, dünyanın birçok bölgesinde afet boyutuna ulaştığını söyleyen OMÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir, “Son 10 yılda ülkemizde de yoğun bir etki ile hissedilen kuraklık, güneyden kuzeye doğru çölleşmeyi tetiklemekte ve tarımsal üretimi doğrudan etkilemektedir” diye konuştu.
‘KURAKLIK ÇÖLLEŞMEYİ TETİKLİYOR’
BM’nin suyun çoğaltılması ve korunmasına yönelik somut adımlar atmayı hedeflediğini söyleyen Prof. Dr. Demir, “Suya, gün adayan Birleşmiş Milletler üyeleri, geçmiş 30 yıllık süreçte içilebilir durumda olan su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması ile ilgili somut adımlar atmayı hedefliyor. Her geçen gün daha önemli hale gelen su krizi, dünyanın yaşadığı küresel Iklim kriziyle giderek büyüyor. İklim kriziyle beraber yaşanan doğal afetler ve kuraklık önemli boyutlara ulaştı. Suya olan ihtiyaç ve su kullanımı her geçen gün daha da artmakta. Son 20 yıllık süreçte artarak devam eden iklim krizi dünyanın pek çok bölgesinde afet boyutuna ulaştı. Son 10 yılda ülkemizde yoğun bir etki ile hissedilen kuraklık, güneyden kuzeye doğru çölleşmeyi tetikleyerek tarımsal üretimi doğrudan etkiliyor” dedi.
‘SU KAYNAKLARIMIZ SINIRLI’
2023 yılı baraj doluluk oranı ve su rezervi oranlarının geçmiş yıllara göre düşük olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yusuf Demir, “2023 Mart ayında belirli bölgelerde su sıkıntısı yaşanmaya başlaması, su rezervlerimizin ve barajlarımızın doluluk oranının geçmiş yıllara oranla oldukça düşük olması üzerinde çok düşünmemiz gereken bir süreci işaret etmekte. Maalesef ülke olarak su kaynaklarımız oldukça sınırlı ve küresel iklimden ciddi etkilenen ülkelerden birisiyiz. Devletimizin ilgili birim ve kuruluşları önemli çalışmalar yapıyor. Ancak bu çalışmalar halkın katılım ve desteği olmadan yetersiz kalacaktır. Artık zamanımız kalmadı, bugünden tezi yok 85 milyon insanımıza, suyun anlamını, önemini, çevreyi, kuraklığı ve tasarrufu anlatmalı, öğretmeliyiz. Bu süreçte başarılı olabilmenin tek yolu 85 milyonun birlikte mücadelesinden geçmektedir” ifadelerini kullandı.