Brezilya’nın Amazon ormanlarında haftalardır süren iklim pazarlıkları sona erdi. Fosil yakıtlar konusunda beklenen devrim gerçekleşmese de Türkiye için tarihi bir karar çıktı. 2026’daki dev zirve Antalya’da yapılacak; ancak yönetimde diplomasi tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir "Türk-Avustralya" ortaklığı uygulanacak.
Brezilya’nın Belém şehrinde düzenlenen COP30 İklim Zirvesi hem umut hem de hayal kırıklıklarıyla tamamlandı. 195 ülkenin katıldığı maratonda, gelişmekte olan ülkelere yönelik finansman desteği artırılırken, fosil yakıtlardan kesin çıkış planı yine başka bir bahara kaldı. Ancak zirvenin en sürpriz sonucu, 2026 ev sahipliği yarışında düğümün çözülmesi oldu.
Tokmak Türkiye'de, Kalem Avustralya'da
Kasım 2026’da düzenlenecek COP31 için bir yıldır devam eden Türkiye ve Avustralya çekişmesi, diplomatik bir “orta yol” formülüyle sonuçlandı.
Diplomasi literatürüne geçecek bu yeni modele göre:
Türkiye: Zirvenin resmi “Ev Sahibi” ve “COP Başkanı” olacak. Kararları onaylayan o nihai tokmak, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un elinde olacak.
Avustralya: “Müzakereler Başkanı” sıfatıyla masadaki teknik görüşmeleri yönetecek. Avustralya İklim Bakanı Chris Bowen, müzakerelerde "münhasır yetki” sahibi olacak.
Cambridge Üniversitesi’nden uzmanlar bu durumu “kafa karıştırıcı olabilir” şeklinde yorumlasa da, taraflar bunu "çok taraflılığın ve diplomasinin zaferi" olarak nitelendiriyor.
Neden Antalya Seçildi?
BM grubundaki ülkelerin büyük çoğunluğu (28 ülkeden 26’sı) başlangıçta Avustralya’yı desteklese de Türkiye'nin kararlı duruşu ve Antalya’nın "lojistik gücü" ibreyi değiştirdi.
yaşanan konaklama ve organizasyon sorunlarının ardından Antalya, şu özellikleriyle öne çıktı:
Yatak Kapasitesi: 600 bini aşkın yatak kapasitesi ile "sıfır konaklama krizi" garantisi.
Dev Organizasyon Tecrübesi: Daha önce G20 ve NATO zirvelerini başarıyla yönetmiş bir altyapı.
Stratejik Konum: Asya ve Avrupa arasında, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için doğal bir arabulucu köprüsü olması.
Pasifik Ülkelerine “Özel” Jest
Avustralya’nın adaylığının temel dayanağı olan “Pasifik Ada Ülkelerinin sesi olma” iddiası da bu formülde unutulmadı. Antalya’daki zirve öncesinde Pasifik’te özel bir liderler zirvesi yapılacak ve küçük ada devletlerinin finansman ihtiyaçları için özel oturumlar düzenlenecek.
COP30'dan Geriye Ne Kaldı? "Para Var, Takvim Yok"
Amazon’un kalbinde alınan ve "Belém Paketi" olarak adlandırılan kararların karnesi ise şöyle:
Kazanımlar:
Finansman Artışı: İklim adaptasyon fonları 2035’e kadar üç katına çıkarılacak.
Orman Fonu: Tropikal ormanlar için 6,7 milyar dolarlık "daimi fon" kuruldu.
Dev Kaynak: Gelişmekte olan ülkelere yıllık 1,3 trilyon dolar akışını sağlayacak yol haritası çizildi.
Kayıplar:
Fosil Yakıtlar: Petrol ve kömürden çıkış için bağlayıcı bir takvim belirlenemedi. 85 ülke "tarih verelim" derken, 80 ülke buna karşı çıktı.
Belirsizlik: Fosil yakıt lobisinin baskısıyla, bağlayıcı kararlar yerine "gönüllü yol haritaları" gibi daha esnek (ve tartışmalı) yöntemler benimsendi.
İnsanlık İçin Kırmızı Çizgi: 1,5 santigrat derece
BM İklim Şefi Simon Stiell durumu, "İlerleme var ama bilimin gerektirdiği hızda değiliz" sözleriyle özetlerken, Genel Sekreter Guterres uyarısını yineledi: "1,5°C sınırı insanlık için kırmızı çizgidir."
Şimdi gözler, 2026 Nisan ayında Kolombiya’da sunulacak yeni yol haritalarına ve ardından Antalya’da kurulacak o dev masaya çevrildi.







