“Mevsimler değişiyor”
” Artık havalar eskisi gibi değil”,
“Ne yaz belli ne kış “
“Bizim çocukluğumuzda bir kar yağardı…”
Söylemlerini hemen hepimiz duyuyor ve bu yorumlara katkı sağlıyoruz. Çoluk çocuk, genç yaşlı herkes “iklim değişikliğini” az çok biliyor, ama ne biliyor onu da bilmiyor. Bu yorumumu istatistikler de doğruluyor.
Bu istatistiklerin sonuçlarını, konu ile ilgili araştırmaları, konunun uzman yorumlarını, öğrendiklerimi ve halen öğreneceklerimi bu köşede aktarmaya çalışacağım. İklim Gazetecisi sıfatıyla.
Ben İklim Gazeteciliği yapıyorum.
Ne demek? Açıklamaya çalışayım.
Gazeteciliğin birçok alt başlığı var. Spor muhabiri, siyasi muhabir, adliye muhabiri, sağlık muhabiri gibi… Ayrıca gazetecilerin de farklı farklı görevleri var; toplumu bilinçlendirmek, araştırmaları yayınlamak, toplumun sesi olmak, usulsüz ve yolsuzlukları ifşa etmek, kamuoyu oluşturmak gibi….bunlardan biri de karmaşık olan konuları bireylere anlatmaya çalışmaktır.
İşte İklim Gazeteciliği bu nedenle oluşmuş bir uzmanlık alanı.
Benim gazeteciliğe başladığım yıllarda İklim Gazeteciliği diye bir alan yoktu; kariyerimi siyasi muhabirlikte yaptım. Ama son yıllarda sıkça duyduğumuz “İklim Değişikliği” kavramı “İklim Krizine” doğru yol alınca - ki neden böyle oldu önümüzdeki haftalarda tek tek anlatacağım- böyle bir uzmanlık alanı oluştu. İşte ben de bunun eğitimini alarak iklim gazeteciliği yapmaya başladım.
Konu çok katmanlı ve dinamik bir konu. Her gün onlarca araştırma ve uzman yorumu ile karşılaşmak mümkün. İklim Krizini yaşıyoruz ileriki zamanlarda daha da agresif yaşanacağını öngörüyor uzmanlar.
Peki bireyler bu konudan ne kadar haberdar?
Bir iklim haber sitesi olan İklim Haber ile KONDA Araştırma ve Danışmanlık, 4 yıldır üst üste aynı araştırmayı yapıyor. Araştırma konusu şu; “ Türkiye’deki insanlar iklim değişikliğini biliyor mu? Biliyor ise ne biliyor? Nasıl algılıyor?”
Son yapılan araştırma gösterdi ki Türk toplumunun %66sı yani yarısında fazlası iklim değişikliği için endişeli. Endişeli fakat ne için endişeli işte onu bilmiyor. Çünkü bir diğer sorunun cevabı da bu tespitimi destekliyor;
Soru şu;
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi hakkında bilginiz var mı?”
%83 oranı ile araştırmaya katılanlar, herhangi bir bilgisi olmadığını söylemiş. Muhtemelen “emisyon” ve “net sıfır” a anlam yüklemek de zor olmuştur.
Yani İklim Değişikliği neden oluyor, iklim değişikliği olursa ne olur ve iklim değişikliği ile oluşacak sorunların çözümü var mı? İşte bunlar bireyler tarafından çok büyük oranda bilinmiyor.
Türk akademisyenlerimiz bu konuda müthişler. Harika araştırmaları, tespitleri var. Dünyadaki iklim uzmanları her gün yeni bir bilgi açıklıyor. Ancak şöyle bir sorun var, bu alan kendi terminolojisi olan bir alan. Yani, ben biraz şu duruma benzetiyorum bunu; doktorlar bir araya geldiklerinde tıp terimleri ile konuşmaya başlarlar da konuyla ilgisi olmayanlar anlayamazlar ya; işte onun gibi bir şey.
Anlaşılacağı üzere biz bu köşede;
Kendi terminolojisi olan, karışık gibi gözüken
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ, İKLİM KRİZİNİ ANLATICAZ: Ama konuyla hiç ilgisi olmayan bireylerin bile anlayabileceği bir dille anlatmaya çalışacağız.
Aşırı hava olaylarından, buzulların erimesine, buğdaydan, arılara, tuz gölünden, okyanuslara, balıklardan, flamingolara kadar..
Çok teknik karmaşık gibi görünen bir konu ama baştan da söyledim ya iklim gazetecilerinin görevi; uzmanların ve akademisyenlerin sorunlar ile ilgili müthiş çalışmalarını bireylerin anlayabileceği dile indirgeyerek anlatmak, yine uzmanların bilgilerine dayanarak bu sorunların çözümlerini de vermek.
Temel olarak sorun şu;
Dünyamız ısınıyor, havanın ısınmasından söz etmiyorum. Yeryüzünün sıcaklığının artmasından söz ediyorum. Bunu önümüzdeki günlerde detayları ile anlatacağım.
Ve böyle giderse çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmakta zorlanacağız. Bu gidişatı hep birlikte; karar alıcılar, iş dünyası ve bireyler olarak engelleyebiliriz, çözümleri var.
Çok konuya değineceğiz ama, bu haftalık aklımızda ne kalsın dersek?
Birkaç cümlede toparlayalım.
- Yerkürenin çok fazla ısınmaması gerekiyor. Ki bizden sonraki nesiller de dünya kaynaklarını kullanarak yaşayabilsinler (işte buna sürdürülebilirlik deniliyor)
- Uzmanların çalışmalarına göre; dünya düzeni böyle devam ederse yerkürenin olması gerekenden daha fazla ısınması öngörülüyor.
- Yerküre doğal akışta ısınmıyor maalesef, insanların yaptıklarından dolayı ısınıyor.
- Sorunların çözümleri var
- Ama hiç unutulmaması gereken, bu sorunun başlıca çözümü TÜKETİMİ AZALTMAK.
Son bir bilgi ile kapatalım bugünü;
İklim Değişikliği aslında olağan bir süreç. 4.5 milyar yaşındaki dünyada iklim hareketliği hep yaşanmış, kıtalar değişmiş, volkanlar patlamış, Dolayısı ile yeryüzünün sıcaklı da artmış.
Ancak sorun şu ki; yeryüzünün ısısı artık doğal değil insan eliyle değişiyor.
Dünyanın sıcaklığı milyonlarca yıl içinde değişiklik gösterirken, sanayi devriminden sonra yani son 150-200 yılda 1.1 derece civarında artmış.
İşte sorun bu; ısınmanın, dolayısı ile iklim değişimin artık çok hızlı olması.
Sevindirici haber; Çözümleri var, detayları ile bir başka yazıda buluşmak üzere.