Küresel ısınmanın alameti farikalarından biri de küçük bir buz kütlesi ve üzerinde bir iki kutup ayısıdır. Haber bültenlerinde, gazete ve dergilerde böylesi manzaralarla iklim değişikliği, küresel ısınma açıklanmaya çabalanır.
Oysa, durum çok ama çok daha ciddi. Dünya olarak, son 20 yıldaki buz kütlesi kaybımız 6 bin kilometreküp! Bu miktar, Grönland ve Antarktika’daki devasa buz tabakalarından kopan kayıpları bile geride bırakıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne göre iklim değişikliği; doğal süreçlere ek olarak insan faaliyetlerinin küresel atmosferin bileşimini bozması sonucu ortaya çıkan uzun vadeli iklimsel değişimleri ifade ediyor. Bu değişimler yalnızca sıcaklık artışıyla sınırlı değil; çölleşmenin hızlanması, sıcak hava dalgalarının sıklaşması ve orman yangınlarının yaygınlaşması gibi geniş bir etki alanına sahip.
Özellikle Kuzey Kutbu, küresel ortalamanın çok üzerinde ısınıyor. Bu durum, donmuş toprakların çözünmesine, dağ buzullarının geri çekilmesine ve deniz buzu kaybının hızlanmasına yol açıyor. Uzmanlara göre iklim sistemini şekillendiren kara–deniz dağılımı, yükseklik, bitki örtüsü, yer şekilleri ve deniz akıntıları gibi faktörler, artan sıcaklıkla birlikte tamamen farklı bir dengeye sürükleniyor.
Buzullar hızla yok oluyor
Son yapılan küresel ölçümlere göre buzulların kaybettiği 6 bin kilometreküplük buz, dünyadaki toplam buzul hacminin yaklaşık yüzde 5’ine denk geliyor. Araştırmalar, mevcut ısınma trendinin devam etmesi halinde 2100 yılına kadar dağ buzullarının yüzde 68’inin tamamen yok olabileceğini gösteriyor.
Bu durum yalnızca kutupları değil, dünya üzerindeki yaşamı doğrudan tehdit ediyor. Çünkü buzullar okyanuslardan sonra dünyanın ikinci büyük su deposu ve en büyük tatlı su kaynağı konumunda. Gezegenin tatlı suyunun yüzde 98,5’ibuzullarda depolanıyor.
“Bir hayatta kalma mecburiyeti”
Uzmanlar, buzulların korunmasının artık bir tercih değil, bir zorunluluk olduğuna dikkat çekiyor:
“Buzullar yaklaşık 170.000 kilometreküp su depoluyor ve bunun büyük bölümü çok ihtiyaç duyduğumuz tatlı su. 21. yüzyılda buzullar benzeri görülmemiş bir hızla eriyor. Bu durum yalnızca tatlı su kaynaklarının azalmasına değil; kuraklık, doğal afetler ve taşkınların artmasına yol açıyor. Tarım alanları, yerleşim yerleri ve ekosistemler ciddi risk altında.”
Buzulların kaybı, hızla derinleşen bir küresel su krizinin en kritik göstergelerinden biri olarak değerlendiriliyor. Bilim insanları, karbon emisyonlarının azaltılmadığı her yılın, buzullar için geri dönüşü olmayan bir kayıp anlamına geldiği konusunda uyarıyor.









