Böyle düşündüğümüzde Türkiye’de birçok doğal yaşam alanının ne denli bozulduğunu görüp, orada yaşamlarını sürdüren insanların sahip çıkmadığında nasıl çarpık bir düzenle karşılaştığımızı anlamış oluyoruz.
Özellikle turizmin yoğun olarak faaliyette olduğu bölgelerde, doğal yaşam alanlarının hızla kirlendiğini, çöp sorunu başta olmak üzere çevrenin giderek artan bir hızda bozulduğunu görebiliyoruz. Doğu Karadeniz bölgesi de turizmin yoğun olarak sürdürüldüğü alanlardan biri olduğundan, yazımızın konusu sürdürülebilir turizm kapsamında Doğu Karadeniz’in eksilerine mercek tutmak.
Özellikle Uzungöl ve Ayder gibi iki önemli doğal yaşam alanının, son yıllarda artan turizm yüküyle birlikte ne hale geldiğini görmek için kâhin olmaya gerek yok. Çarpık yapılaşma, trafik, çöp, derelerin kirletilmesi gibi birçok sorunun yaşanması, gelenler açısından da oldukça hayal kırıklığı yaşatan bir tablo sunuyor. Tabii bu tabloda gelenlerin de payını yadsımamak lazım, herkes bilinçli bir turizm anlayışıyla gittiği bölgeyi ziyaret etmiyor.
Eskiden, sadece bilmek istediği için, bir bölgeyi kısıtlı imkânlarla da olsa araştırmaya gayret edip gelen bir profilden, şimdi sadece sosyal medya yönlendirmesi ya da beğenisiyle yollara düşen bir kitleyle karşı karşıyayız. Şu çay bahçesi, filanca yayladan gün batımı, salıncak, filanca yerde kahvaltı ya da yemek, şu kafenin kahvesi, bu mekânın yemeği derken; gelip gidip fotoğraf paylaşıp, başkalarını da özendiren bu kitle nedeniyle, korkunç bir hızla doğaya akın eden onbinler nedeniyle, altyapısız ve savunmasız doğal yaşam alanları turizm adı altında hızla tüketiliyor.
Hal böyle olunca, gidilen yerler de bir süre sonra o hızlı tüketimden fazlasıyla nasibini alıp yüzüne bakılmayan bir yer haline geliyor. Şu şekilde bakmakta fayda var:
Siz bir bölgeyi ziyaret ettiğinizde, yürüdüğünüz yolların üzerinde ıslak mendil, peçete, kağıt, plastik, pet şişe vb. görmek ister misiniz? Maalesef, benden sonrası tufan diyenler, bunları yapıyor doğaya. Ya da mangalını yakıp, yemek artıkları da dahil her şeyini o bakmaya kıyamadığımız doğaya bırakıveriyor. Nasıl olsa dere ve rüzgar alıp götürüyor! Peki, derelere atılan o çöplerin Karadeniz’e karışıp, ta uzaklardaki ülkelerin kıyılarına bile gitme ihtimali!? Bunu pek düşünen olduğunu sanmıyorum. Küresel ısınmayla birlikte artan bu çevre sorunlarıyla yakında gezilecek bir bölge kalmayacağı gibi, nefes alıp verebileceğimiz bir dünya da olmayacak. Nefes alıp veremedikten sonra zaten bir şeyin anlamı yok.
Bunu bir nebze de olsa önleyebilmek adına, “sürdürülebilir turizm” kavramını gündemde tutmak gerekiyor. Sürdürülebilir turizmle ilgili gelecekturizmde.com sitesinde yer alan bilgilendirici tanıtımı buraya naklediyorum:
“Turizm, insanın etkileşim içinde bulunduğu ya da bulunmadığı çevrenin bozulmadan veya değiştirilmeden korunarak, kültürel bütünlüğün, ekolojik süreçlerin, biyolojik çeşitliliğin ve yaşamı sürdüren sistemlerin idame ettirildiği, aynı zamanda tüm kaynakların ziyaret edilen bölgedeki insanların ve turistlerin ekonomik, sosyal ve estetik gereksinimlerini karşılayacak şekilde, gelecek kuşakların da aynı gereksinmelerini karşılayabilecekleri biçimde yönetildiği bir yaklaşım olarak tanımlanıyor. Sürdürülebilir turizm ile turizmin toplum ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirilerek yerel ekonomiye, doğal ve kültürel mirasın korunmasına, bölge halkı ile ziyaretçilerin yaşam kalitelerinin artmasına katkı sağlanması hedefleniyor. Sürdürülebilir turizm kavramı esas itibariyle bir turizm türünü değil, farklı turizm türlerinin geliştirilmesine yönelik faaliyetler yürütülürken benimsenmesi gereken ilkeleri tanımlıyor.
Bu kapsamda farklı turizm türlerinin ekonomik, kültürel, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde geliştirilmesi ve toplum temelli bir anlayış ile turizmin yerel ekonomik kalkınma boyutuna odaklanılmasına yönelik çalışmalar yürütülüyor.”
BM’nin sürdürülebilir turizm ilkeleri
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’ne (UNWTO) göre sürdürülebilir turizm ilkeleri şunlardır:
Ekonomik Süreklilik
Turizm güzergâhlarının ve girişimlerinin başarılarını sürdürebilmeleri, uzun vadede fayda sağlamaya devam edebilmeleri için tasarlanan politikaların yerelde uygulanabilirliğini ve işletmelerin ulusal ve uluslararası düzeyde ve tematik bağlamda rekabet edebilirliğini sağlamak.
Yerel Kalkınma
Ziyaretçilerin yerelde geceleme, yerel üretici ve hizmet sağlayıcı ile buluşma, yerelde harcama oranını çoğaltıcı önlemleri destekleyerek, turizmin ev sahibi destinasyona katkısını artırmak.
İstihdam Kalitesi
Irk, cinsiyet, engellilik gibi konularda ayrımcılık yapılmaksızın, mesleki uzmanlaşmayı desteklemek, ücret ve hizmet kalitesini iyileştirilerek turizm ile yaratılan yerel istihdamın sayısını ve kalitesini arttırmak.
Sosyal Katılım ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Turizm faaliyetlerinden elde edilen ekonomik ve sosyal faydaların, genele yaygın ve adil bir biçimde dağıtılmasına çalışmak, ekonomik ve sosyal olarak dezavantajlı kesime sağlanan fırsatları, gelir ve hizmetleri iyileştirmek.
Ziyaretçi Memnuniyeti
Irk, cinsiyet, engellilik hali, yaş veya başka bir ayrımcılık yapılmaksızın, ziyaretçilere güvenli, tatmin edici, sürdürülebilir ve yenilikçi bir deneyim sunmak, “sorumlu turist” olgusunu desteklemek.
Yerelden Kontrol
Yerel yönetimlerin planlama, yönetim ve uygulama aşamalarında turizmin diğer paydaşları ile istişare içerisinde olmasını sağlamak, bölgede turizmin gelişimi konularında bölge halkı/toplulukları ve sivil toplumu güçlendirmek ve süreçlere dâhil etmek.
Toplumsal Refah
Sosyal bozulma ve istismara yol açmadan yöre halkının sosyal yapı ve kaynaklara, imkânlara ve yaşam destek sistemlerine erişimlerini sağlayarak, yaşam kalitelerini muhafaza etmek ve iyileştirmek.
Kültürel Zenginlik
Tarihi mirasa, özgün kültüre, geleneklere ve yöre halkının ayırt edici özelliklerine saygı duymak ve bunların değerlerini artırmak.
Fiziki Bütünlük
Kentsel ve kırsal alanların kalitesini muhafaza etmek, iyileştirmek ve çevrenin fiziki ve görsel açıdan bozulmasını önlemek.
Biyolojik Çeşitlilik
Doğal alanların, yaşam alanlarının, yaban hayatının, türlerin ve endemizmin (yöreye özgü türlerin) korunmasını desteklemek ve bunlara verilen zararı asgari düzeye indirmek, bu uygulamalar süresince ve sonrasında koruma-kullanma dengesi gözeterek bunların bilinirliğini artırmak.
Kaynakların Verimli Kullanımı
Turizm tesislerinin ve hizmetlerinin gelişimi ve işletiminde, kısıtlı ve yenilenmeyen kaynakların kullanımını asgari düzeye indirmek, doğal, kültürel ve tarihi değerler söz konusu olduğunda yerel sahiplenmeyi ve ulusal ve uluslararası bilinirliği artırmak, bu uygulamalar süresince ve sonrasında koruma-kullanma dengesi gözeterek bunların bilinirliğini artırmak.
Çevresel Etki
Turizm işletmeleri ve ziyaretçilerden kaynaklanan hava, su ve toprak kirliliğini ve atık üretimini asgari düzeye indirmek, yöre halkını, işletme çalışanlarını ve misafirleri çevresel etki bağlamında bilgilendirmek ve “sorumlu işletme”, “sorumlu turist” gibi kavramları yaygınlaştırmak.
Bu ilkeler bağlamında düşündüğümüz zaman, Karadeniz ve memleketin katedeceği daha epeyce mesafe olduğunu görüyoruz. Yarın çok geç olabilir, doğal yaşam alanlarımızın korunması için, bu kavramı uygulanabilir hale getirmekte fayda var.
Herkese Karadenizli günler dileğiyle…