Bilim dünyası Akdeniz Havzası’nın küresel ısınmadan en sert etkilenecek bölgeler arasında bulunduğunu vurguluyor. Akdeniz kuşağında yer alan Türkiye de hızlı ısınma, değişen yağış rejimleri ve artan su stresi ile bu risklerin merkezinde bulunuyor.
Kritik tarih 2050
Son yıllarda yayımlanan projeksiyonlara göre Türkiye’yi bekleyen başlıca değişiklikler şöyle özetleniyor:
Sıcaklık Artışı: Türkiye Küresel Ortalama Üzerinde Isınıyor
Avrupa-Akdeniz İklim Değişikliği Merkezi'nin G20 İklim Riski Atlası, yüksek emisyon senaryosunda:
2050’de +2,7°C,
2100’de +6,3°C
sıcaklık artışı öngörüyor.
Sıcak hava dalgalarının süresi ve sıklığı da belirgin şekilde artacak. Dünya Bankası’nın analizlerine göre İstanbul, Antalya ve Adana gibi şehirlerde “aşırı ısı indeksi” görülen gün sayısı her yıl yükseliyor.
Türkiye, 1991–2020 ortalamasına göre şimdiden yaklaşık 1,2°C daha sıcak bir rejime geçmiş durumda.
Kurak Kuşak Kuzeye Doğru Genişliyor
İklim bilimciler Prof. Dr. Murat Türkeş ve Nami Yurtseven’in 2025 tarihli çalışması, Türkiye'nin iklim kuşaklarının yeniden şekillendiğini gösteriyor:
Akdeniz ve yarı kurak step iklimi kuzeye ve daha yüksek rakımlara doğru genişliyor.
Yüzyıl sonunda Güneydoğu Anadolu’da sıcak çöl iklimi ortaya çıkabilir.
Orman üst sınırı 120–220 metre yukarı kayacak, bu da dağ ekosistemlerini ve kar rejimini belirgin şekilde değiştirecek.
Su Döngüsü: Kuraklık Kalıcı Hale Geliyor
Türkiye’nin en büyük risk alanlarından biri su stresi.
G20 Atlası’na göre:
2050’ye kadar Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’da hem tarımsal hem hidrolojik kuraklık sıklığı keskin biçimde artacak.
- Yağışlar daha kısa sürede ve daha şiddetli gerçekleşeceği için hem sel hem kuraklık aynı anda artacak.
TÜBA’nın su kaynakları raporuna göre:
- Türkiye halihazırda yüksek su stresi altındaki ülkeler arasında.
- Fırat–Dicle ve Konya Havzası ciddi su açığı riski taşıyor.
- Bazı Karadeniz havzalarında ise yağış artışına bağlı su fazlası görülebilir.
Kar Örtüsü ve Göller: Su Varlıkları Geri Çekiliyor
Modellemeler, Fırat Nehri Havzası’nda:
Yüzyıl sonunda karla kaplı alanın %44’e kadar azalabileceğini,
Kar erimesine bağlı en yüksek akışın 10 gün öne çekileceğini gösteriyor.
Bu durum baraj işletmesini, enerji üretimini ve tarımsal sulamayı zorlaştıracak.
Uydu verileri ise Salda, Burdur ve Beyşehir gibi göllerin son 30 yılda belirgin biçimde küçüldüğünü ortaya koyuyor. Geri çekilme; sıcaklık artışı, kuraklık ve aşırı yeraltı suyu çekiminin ortak sonucu olarak değerlendiriliyor.
Tarım: Verim Kaybı ve Bölgesel Dengesizlik Riski
2050’ye kadar pek çok tarım ürününde düşüş bekleniyor:
Tahıllar, mısır, çeltik ve şeker pancarında %3–12,5 arası verim kaybı,
Diğer birçok üründe %8–12 bandında düşüş öngörülüyor.
Bu kayıplar özellikle İç Anadolu, Güneydoğu ve Akdeniz’de tarımsal üretimi ve gıda güvenliğini etkileyecek.
Sonuç olarak bilimsel projeksiyonlar, Türkiye’nin gelecek on yıllarda:
Daha sıcak,
Daha kurak yazlara,
Değişen ekosistemlere,
Artan su stresine,
Daha sık afetlere,
Kıyı bölgelerde yükselen deniz seviyesine hazırlıklı olması gerektiğini gösteriyor.
Uzmanlar, uyum politikalarının hızla hayata geçirilmesi gerektiğini vurguluyor: “2050 sonrası Türkiye, bugünkü Türkiye olmayacak.”







