Yaşlı dünyanın plastikle imtihanı

Keşfetmek için Aşağı Kaydırın

Yaşlı dünyanın plastikle imtihanı

Yüzde 40’ı tek kullanımlık olmaz üzere yılda yaklaşık 400 milyon ton üretilen plastik dünya ve insan sağlığını, çevresini, iklimini deyim yerindeyse mahvediyor

  • 0
  • 221
Yaşlı dünyanın plastikle imtihanı

Dünya, içinde Türkiye ile birlikte hızla felakete yelken açıyor. Burada, yelken demekteki muradımız, temiz enerji olduğu içindir.

Katı atıklar, karbon salınımı, okyanuslar, Everest, Gölbaşı’nın herhangi bir köyü, uzay, Erdek, Okluk Koyu, Erciyes’in etekleri!..

Son zamanlarda plastik zehirlenmesi baş gösterince, insanoğlu kendi yarattığı canavarlara bir yenisi ekledi.

Öyle bir kerteye geldik ki, artık herkes, bu sorunlardan dem vurur oldu. Enerji şirketleri, bankalar, sosyal medya hesapları ve ille de medya!

Gün geçmiyor ki, bir haber çıkmasın.

Geçtiğimiz günlerde Diken Haber Portalı’nda da böylesi bir haberde plastik sorununu ele almışlardı.

Noktasına, virgülüne dokunmadan haber şöyle:

“Dünyanın başı plastikle büyük dertte. Yılda yaklaşık 400 milyon ton (yüzde 40’ı tek kullanımlık) üretilen plastik bir istilacı. Toprakta, havada, denizde, canlıların bedenlerinde kısacası her yerde ve her yeri kirletiyor. Geleceğin değil, şimdinin büyük sorunu.

Tüm yaşantımızı kuşatan, kendi elimizle yarattığımız ‘canavar’ dünya ve tabii ki yaşam için en büyük tehditlerden biri. Sanayi Devrimi’nden bugüne olan sürece antroposen (insan çağı) deniyor. Sanayi devrimi yegane yaşam alanımız gezegenimizde zaten büyük tahribat yarattı. Bu ‘modern çağ’ın son çeyreğinde ise plastik tüy dikmekle kalmadı adını da verdi: Plastosen! Nitekim 2020’nin sonunda bebek plasentasında, geçen yıl da kanda mikroplastik saptandı. Kanda saptanması, organlara da taşındığı anlamına geliyor.

Plastikle ilgili her yıl yaklaşık 1500 bilimsel çalışma yayınlanıyor. Plastik deyince herkesin aklına en çok poşet, PET şişeler geliyor. Ancak plastik, mikroplastik, nanoplastik yaşantımıza o kadar sızmış ve nüfus etmiş ki… Olmadığı yer, kullanılmadığı alan yok! Sadece marketlere bile baksak sorunun boyutunu anlayabiliriz. Hemen her ambalaj plastik. Örneğin organik olduğu için tercih ettikleriniz, yüksek fiyat farkları ödediğiniz sebze, meyve, yumurtalar bile ambalajları nedeniyle mikroplastikle kirlenmiş halde. Yaşamın diğer alanlarını varın siz düşünün…

Bir şekilde geri dönüştürüldüğünü düşünerek kendinizi rahatlatmaya çalışmayın. Öyle bir şey yok! Gelinen noktada çok ciddi ve bağlayıcı adımlar atılmazsa kurtuluşumuz da pek kolay olmayacak.  

Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinde deniz biyolojisi üzerine çalışmalar yapan biyolog Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, Yeniinsan Yayınevi’nden çıkan ‘Plastik Mucize mi Felaket mi?’ plastik sorununu her boyutuyla ele alıyor.

Gündoğdu ile plastik sorununu masaya yatırdık:

Plastiği bilmeyen yoktur sanıyorum. Plastikle, mikroplastik arasındaki fark ne?

Mikroplastik de bir plastik. Aslında burada plastik diye kast edilen şeye biz bu konuyu çalışanlar makroplastik diyoruz. Makroplastikler kabaca tanımlayacak olursak 5 mm’den büyük olan plastiklere denir. Mikroplastikler de 5 mm’den küçük olan plastiklere verilen ad. Mikroplastikler çoğunlukla makroplastiklerin parçalanmasıyla oluşur. Dolayısıyla bir yerde plastik varsa orada mikroplastik de vardır.

Mikroplastik sorununu son yıllarda duyuyoruz. Ne zaman kendini göstermeye başladı?

Mikroplastikleri ‘mikroplastik’ demeden rapor eden ilk çalışma 1972 yılında Sargasso Denizi’nde yapılıyor. Daha henüz plastik bile çok yaygın değilken mikroplastikler bilimsel çalışmalardaydı. Ancak sonra yaklaşık 25 yıllık bir sessizlik oluyor. 2000’lere gelince ise yavaş yavaş plastik ve mikroplastiklere dair çalışmaların sayısı artış gösteriyor. 2010’lara geldikten sonrada bilimsel çalışma patlaması yaşanıyor. Mikroplastiğin olmadığı bir ortam neredeyse yok gibi.

Mikroplastikler günlük yaşantımızda nerelerde kullanılıyor?

Mikroplastiklerin birincil mikroplastik olarak tanımlananları yani doğrudan mikroplastik olarak üretilenleri bahsettiğiniz şekilde farklı alanlarda kullanılıyor. Çoğunlukla kullanım alanı da kozmetik ve kişisel bakım ürünleri. Ayrıca tekstil lifleri de birincil mikroplastik olarak nitelendiriliyor ve tekstil sektörü de önemli bir mikroplastik tüketim alanı. Kişisel bakım ürünlerinin de hemen hepsinde kullanılıyor denilebilir. Diş macunundan yüz temizleme jeline, cilt kremlerinden sabunlara ve şampuanlara kadar. Ayrıca endüstriyel aşındırıcı olarak da kullanım alanı mevcut mikroplastiklerin.

‘Çeşmesinden içilebilir su akan şehirlerde plastik ambalajlı su satışına kısıtlama getirilmeli’

Evinde en az bir plastik eşyası vs. olmayan insan yoktur sanıyorum. En yaygın malzemelerden biri. Mikroplastikler de bildiğimi veya farkında olmadığımız pek çok şeyin içinde. Sahiden plastikten kurtulabilir miyiz?

Plastiklerden kurtulmak aslında yanlış bir hedef. Çünkü plastik artık mevcut tüketim kültürünün sonucu değil nedeni. Yani tüketim alışkanlıklarımız plastikleri ortaya çıkartmadı. Plastiğin çeşitlenmesiyle birlikte ortaya yeni bir tüketim biçimi doğdu. Dolayısıyla yaşam tarzımız ve tüketim biçimimiz değişmeden plastiklerden kurtulmamız mümkün değil. Bunun için de bazı radikal adımlar atılmalı. Bazı katı yasaklar getirilmeli. Örneğin tek kullanımlıkların üretimi, bebek ürünlerinde plastik kullanımı yasaklanmalı. Mesela plastik gıda ambalajlarında hem tasarım hem de plastiğin çeşitliliği açısından yeni arayışlara gidilmeli. Plastik poşete vergi değil, tümden yasak getirilmeli. İşte o zaman yeni bir tüketim biçimi de yaratmak mümkün olacaktır. Yoksa mevcut tüketim formlarımıza dokunmadan plastiksiz yaşamak zor. Dolayısıyla mikroplastiğe maruz kalmamak da zor olmalı. Örneğin çeşmeden içilebilir su akmıyorsa suyu nasıl içeceksiniz? Ya da bir havzadaki içme suyu kaynaklarını kirletmiş ya da ticarileştirip özel şirketlere peşkeş çekmişseniz o zaman size suyu şişede içireceklerdir. Hatırlayın bir dönem musluk suyu adeta öcüleştirildi ve insanlar musluktan su içemez hale getirildi. Bu algının değiştirilmesi lazım. Çeşmesinden içilebilir su akan şehirlerde de plastik ambalajlı su satışına kısıtlama getirilmeli. Bu tür radikal önlemler almadan tabii ki plastikten kurtulmak mümkün olamaz. Çare plastik üretiminin dramatik bir şekilde azaltılmasıdır.

Bu döneme ‘Plastik Çağı’ diyorsunuz. Bizden sonra gelenler, midelerimizde, ciğerlerim, beyinlerimizde bile mikroplastikler mi bulacaklar?

Bu çağ plastosen. Bu yeni bir kavram. Ayrıca bizden sonra gelenleri beklemedi plastikler ve mevcut durumda hepimizin organlarına nüfuz etti bile. Sadece mikro nanoplastik olarak da değil. Plastikle ilişkili kimyasalların bünyesinde olmadığı insan neredeyse yoktur diyebiliriz. 1900’lerin başında ilk plastik bilardo topu geliştirildikten sonra 30 yıllık bir kimyasal keşif süreci yaşandı ve sonrasında plastik çağının kapısı aralandı. Artık yılda 400 milyon tondan fazla plastik üretiliyor. Bunlarında önemli bir kısmı hala doğada, hem de kirletici olarak. Kalan kısmı da yakıldı zaten. İnsan artık yeni bir forma bürünmek üzere. Homo plasticus. Plastosen insanı.

Hangi ülkeler en çok üretiyor?

Yüzde 30’unu Çin tek başına üretiyor. Avrupa’daysa her yıl ortalama 60 milyon tona eşdeğer plastik üretiliyor. Türkiye’de ise bu miktar 2019 sonu rakamlarına göre, 9.46 milyon ton. Bunun yaklaşık 7.5 milyon tonu yurtiçinde tüketilmiş. En yoğun plastik üretimi ambalaj sanayisi için yapılıyor. Sektörel bazda değerlendirildiğinde de bu durum ortaya çıkıyor. En yüksek kullanım alanı yüzde 39.9 ile ambalaj sanayi. Yine ciddi bir kısmı kullan-at ürünler. Kullan-at ürünler sektörün ana gelir kapısı. Türkiye’de de durum Avrupa’dan çok farklı değil, üretilenin yüzde 40’ı ambalajlarda kullanılıyor. Bunu inşaat ve elektrik-elektronik sektörü izliyor.

Alanı çok iyi bilen biri olarak, sizi en çok şaşırtan, endişelendiren bulgu nedir?

Beni en çok endişelendiren bulgu mikroplastiklerden ziyade mikroplastikler de dahil plastiklerin yapımında binlerce kimyasalın kullanıldığı ve bunların çok az bir kısmının etkisine dair bilgi olduğuydu. Yani plastiklerin içerisinde çok büyük bir zehir kokteyli var ve plastik üretenler şeffaflıktan kaçındıkları için biz asla bu kimyasalların tam olarak ne olduğunu bilemiyoruz.

 ‘Diğer kirleticilerle birleşince etkileri artıyor’ 

Mikroplastik nereleri kirletti?

Mikroplastik her türlü ortamı kirletebilir. Hafif olanları stratosfer tabakasına kadar çıkabilir. Daha ağır olanlar deniz dibine, karadaysa yer altına her yere ulaşabilir. Aslında plastik kirliliği çalışmalarının çoğunluğu denizlerde yapıldığı için biz denizler sanki en çok etkilenmiş gibi düşünüyoruz ama topraktaki plastik kirliliği çok daha fazla olabilir. Bakın en kirli denizde bile 1 litre su içerisinden en fazla 1-2 mikroplastik çıkıyor. Ancak ortalama bir toprakta 1 kg içerisinde 10 ila 1000 arasında mikroplastik rapor ediliyor. Düşünün ki topraktaki mikroplastik kirliliğiyle ilgili çalışmaların sayısı çok az. Türkiye’de mesela dişe dokunur üç çalışma var ve bunun de ikisini de biz yaptık. İkisi de oldukça kaygı uyandırıcı.

Havada da durum aynı. Örneğin ortalama bir evde yılda 6 kg düzeyinde toz oluşuyor ve bunun da yarısına yakını mikroplastik. Dış ortam havası daha seyrek ama sonuçta bir şekilde kara ve denizlerde mikroplastikler hava hareketleriyle oralardan atmosfere çıkabiliyor ve hava hareketlerine bağlı olarak farklı mesafeler kat edebiliyor.

Ayrıca gıda ile temas eden tüm plastikler birer mikroplastik kaynağı. Plastik içerisine konulan tüm gıdalar ne yazık ki mikroplastikle kirlenmiş durumda.

 

Mikroplastikler, plastikler diğer kirleticilerle birleşince zararlı etkisi de artıyor mu?

Kesinlikle artıyor. Biz buna sinerjetik etki diyoruz. Hatta bir araya gelince ortaya çıkan kokteylin etkisini tahmin etmek de güçleşiyor. Hatırlayın bir dönem ABD’de arı kolonilerinde çok ciddi bir ölüm olayı gerçekleşmişti. Araştırmacılar bu ölümlerin nedenini çok uzun süre sonra bulabilmişlerdi çünkü tüm pestisitlerin oluşturduğu bir kokteyl pestisit bu olaya neden olmuştu. Dolayısıyla tespiti de oldukça güç olmuştu. Benzer bir durum plastikler için de geçerli. Zaten yapılan çalışmalarda plastiklerle birlikte kimyasallara da maruz bırakılan hücrelere daha fazla etki ettiği ortaya konuluyor.

 

Artık tek sağlık diye bir kavram var. Bir yerde işler iyi gitmezse, mutlaka tüm dünya etkileniyor. Mikroplastikler (plastikler) için de öyle mi? Yaşamı nasıl etkiliyor?

Mikroplastikler tek başına değil bizim yeni varlıklar dediğimiz (novel entities) kimyasallar ve malzemeler tüm canlıların yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Yaşam alanlarını işgal ediyor, iklimi tehdit ediyor. Çünkü hepsi petrol türevli, üreme becerisini azaltıyor, yeni doğanların daha kırılgan olmasına neden oluyor. Tüm bunları bir araya getirince yaşamın daha da kötüleştiği ve kalitesizleştiğini söylemek mümkün.

 ‘Geri dönüşüm kandırmaca’

Kitabınızda geri dönüşümün bir kandırmaca olduğunu söylüyorsunuz…

PET (polietilen tereftalat) içecekler için en yaygın kullanılan ambalaj malzemesi. 2016’da yılda 480 milyar adet (Türkiye’de yaklaşık 8.5 milyar adet)  PET şişe satıldığı tahmin ediliyor. PET şişeler geri dönüşüm sektörünün en çok tercih ettiği ürünlerden. Dünyada üretilen her beş plastikten birinin geri dönüşüme giriyor. PET şişelerin yaklaşık yarısı toplanıyor, yüzde 7’si dönüştürülüyor. Bu bile geri dönüşümün aslında kandırmaca olduğunu işaret ediyor.

Bir de uçan plastikler var. Plastik havayı nasıl kirletiyor?

Plastikler de havadaki katı ve gaz formundaki kirleticilerin kaynaklarından biri. Havadaki katı kirleticilere olan katkısı çoğunlukla mikroplastik ve nanoplastik formunda. Hava ortamındaki hareketleri, hava akımları ve rüzgar kontrolünde gerçekleşiyor. Örneğin, yaşadığınız ev işlek bir caddeye yakınsa, caddeden size doğru esen rüzgar, araçların lastiklerinden kopan mikro ve nanoplastik parçalarını olduğu gibi evine taşıyacaktır. Bu partiküllüre maruz kalmak için kaynaklara yakın bir alanda olmanıza da gerek yok. Mikro ve nanoplastik partikülleri herhangi bir yerleşim birimi olmayan bölgelerde de yaygın bulunabiliyor. İsviçre Alpleri, Davos şehri, Almanya Bavyera Alpleri, Bremen şehri, Kuzey Kutup bölgesindeki Svalbard adası ile Heligoland adasından alınan taze yağmış kar örneklerinde ciddi miktarda mikro ve nanoplastiğe rastlandı.

 

Bu kirlilikten toprağın payına düşen?

Topraktaki plastik kirliliği, içeriği yeni yeni anlaşılmaya başlandı. Çalışmaların çoğu denizlerdeki plastik kirliliğiyle ilgili yapılsa da toprağın kirliliği gün geçtikçe artan düzeyde endişe yaratıyor. Bazı araştırmacılar topraktaki kirliliğin boyutunun, diğer ekosistemlerden daha büyük olduğunu bile iddia ediyor. Topraktaki kirlenme gıda güvenliğini tehdit ediyor. Kontrollü ve kontrolsüz atık depolanması, tarımsal aktiviteler, atık su arıtma tesislerinin arıtma çamurları, araç lastikleri ve yol boyaları, çevreye gelişigüzel atılan çöpler, endüstriyel faaliyetler ve atmosfere karışan mikroplastiklerin tekrar çökmesi toprağı kirletiyor.

Meseleye fütüristik bakacak olursanız nasıl yorumlarsınız?

Çok fazla fütüristik bakamıyorum çünkü bu hızla kirletmeye ve plastik ve kimyasal üretmeye devam edersek ortada bir fütür kalmayacak.

 

ÇOK ŞÜKÜR EKONOMİK KRİZ VAR
Önceki Haber ÇOK ŞÜKÜR EKONOMİK KRİZ VAR
Spor da bunu yaparsa 'artık'!
Sonraki Haber Spor da bunu yaparsa 'artık'!
Benzer Postlar
Yorumlar 0
Bir Yorum Bırak